Kadir Turan (Turani)

 
Arzu ile Kamber Hikayesinin Araştırması

Paylaş  Tweetle  Whatsapp  Yazdır

Arzu ile Kamber Hikayesinin Araştırması

MAASERE’Lİ KAMBER İLE HELİNÇ’Lİ ARUZ (ARZU)

Yıllardır halk edebiyatımızda yer alan Arzu ile Kamber hakkında söylenenler doğrultusunda bir araştırma yapılması gerektiğini düşünerek, konu ile ilgili mevcut birikimleri de değerlendirmek suretiyle araştırdım. Araştırdıkça beni heyecanlandıran sonuçlara ulaştım.

Öncelikle bu sevdanın tarafları olan Arzu ile Kamber’in Suriye’de yaşadıkları konusu dikkatimi çekti. Çünkü mezarlarının bizim köyümüzde olduğu şeklinde duyum almıştım. Şayet öyle bir şey varsa, köyümüzdeki mezarın Arzu ile Kamber’e ait olduğunun gerçekle ilgisi olması muhtemeldir. Yapmış olduğum araştırmalarımın tamamı yaşanan bu aşkın bizim ilçemizin Suriye sınırına yakın bölgesinde cereyan ettiğini gösterdi.

Köyde konuştuğum büyüklerimiz, Arzu ile Kamber’in mezarının köyümüzde olduğunu söyleemeleri üzerine, yer göstermelerini rica ettim. Yer gösterenlşerin tamamı aynı yeri gösterdiler. Hepsi de “işte Arzu ile Kamber’in mezarı burası” diyerek köyün güneyinde, höyüğün doğu yamacının hemen altında bulunan yeri gösterdiler.

Halit Yavuz… Bir ömür boyu ve hala köyümüz Maasere’de yaşayan saygıdeğer büyüğümüz. Allah uzun ömür versin kendisi yıl itibariyle 77 yaşında. Arzu ile Kamber konusunu kendisinden de sorduk. Konuya girmeden önce, yapmış olduğumuz çalışmadan dolayı bize teşekkür etti. Zira hikayeleri bilinen, böylesine önemli şahsiyetlerin bizim köyümüzde olduklarını kamuoyuna duyurmanın kültürümüz bakımından da önem arz ettiğini beyan ettiler. İsterseniz Arzu ile Kamber’in olayını bir de Halit Yavuz amcadan dinleyelim:

“Ben 77 yaşımdayım ve Maasere köyünde yaşamaktayım. Başka bir yere gitmeyi de hiç düşünmedim. Bu topraklar ne olaylara şahit olmuştur.İşgaller, Kurtuluş savaşı, seferberlik dönemi, kıtlık dönemi, döşenen mayınlar… Bütün bunların dışında bir de bir sevda yaşanmıştır ki o aşk, şimdi bütün insanlığın dilinde söylenir durur. Bunun adı Arzu ile Kamber. Yani Helinç’li Aruz ile Maasere’li Kamber’in sevdası. Arzu’nun asıl adı Aruz’dur. Ama biz onu Arzu olarak benimsemiş ve hikayesine onu öyle dahil etmişiz. Arzu’nun köyü Suriye tarafında kaldı. Bizimle sınırdır. Ayn-el Arab ilçesine bağlı bir beldedir Helinç. Kamber ise bizim köyden bir gençtir. Ailesi köyümüzde yaşamıştır. Helinç köyünden Aruz’la ilk karşılaşmasında birbirlerine aşık olurlar. Bunun üzerine sıkça görüşmek için ya hayvanları sulamak için kuyubaşına giderler, ya da erkenden hayvanları alıp otlatmaya çıkarırlar. Olay duyulduğunda Aruz’un (Arzu’nun) annesi şiddetle karşı çıkar. Arzu’nun babasına durumu bildirir. Annesinden çok korkan Arzu birgün Kamber’le birlikteyken annesinin gelmekte olduğunu görünce ikisi de Allah’a yalvarırlar ki canlarını alsın diye. Korkudan bayılıp yere düştüklerinde, bedenlerinin üzerinden iki beyaz güvercin göğe doğru havalanır. Ve aşıklar artık ölmüştür. Daha sonra aşıklar düşüp canlarını teslim ettikleri yere gömülmüşler. İşte gömüldükler yer de şimdiki gömülü oldukları yerdir. Bazıları da Arzu ile Kamber’in mezarını yatır olarak benimsemiş olacak ki ziyarete gelenler de olmuyor değil. Ama asıl gerçek bu. Yani o mezar Helinç’li Arzu ile Maasere’li Kamber’in mezarıdır ve Arzu Helinç’li, Kamber de bizim köylüdür, yani Çaykara’lıdır.”

İşte Helinç’li Aruz (Arzu) ile Maasere’li Kamber’in hikayesi böyle.

KAMBER’İN AİLESİNİN KÖYÜMÜZDEN GÖÇ OLAYI 
​​​​​​​
Önemli Not: Kamber’in ailesi 1962 yılında Çaykara/Maasere köyünden Konya’ya göç etmiştir. Şöyle ki: Köyümüzde askerlik yapan bir delikanlı; Kamber’in, köyümüzde sığır çobanlığı yapan ailesinin kızını sever ve terhis olduktan sonra memleketine gittiğinde ailesini durumu anlatır ve o kızla evlenmek istediğini söyler. Aile Çaykara köyüne gelir, kızı ister, Kamberin ailesi kızı verir. Bir dönem sonra Konya’ya kızını ziyarete gittiğinde, o yöreyi çok benimser ve oraya taşınmaya karar verir. Sonuçta kararı uygularlar ve Konya’ya, kızlarının bulunduğu köye gider ve oraya yerleşirler.

Kadir Turan

Arzu İle Kamber’in Hikayesi www.atauniv.com
Bundan asırlar önce Anadolu’nun değil de Suriye taraflarından bir köyde bir fakir Kamber yaşarmış. Babası ölüp yetim köye Daraz Beyleri köyünden gelin gelmiş olan garip anası ile köyde biçare kalmışlar. Köyde bulunan ve babasının dayısının bolca olan koyunlarını güdermiş. Adam Kamber’i çok sever ve üç tane kızı olan adam yeğeninin oğlu olan ve babası öldükten sonra ona emanet kalan Kamber’e “Oğlum benim koyunlarımı güt, ben başka bir yabancı çoban tutmayayım, sen de kızlarımdan hangisini beğenirsen onu sana nikâhlayayım” demiş.

Bir müddet bu işi yapan Kamber’in bu arada annesi de vefat etmiş. Kamber tek başına yapayalnız kalıvermiş koca köyde. Dayısının koyunlarını güdüyor, gününü gün ediyormuş ama çok da güzel bir kara yağız delikanlı imiş Kamber. Bu köyde bir de güzelliği dillere destan bir kız varmış. O da anadan babadan yetim, ninesi (babaannesi) ile birlikte yaşıyormuş.

Kamber’in yakışıklılığını o da duyar, Kamber de onun güzelliğini duyar ama Arzu’yu nerede görecek; bir türlü göremez. Ama Arzu onun koyunları suladığı köy çeşmesine bir gün testisini doldurmaya gider ve Kamber’i çeşme başında yatarken görür. Testiyi doldurur ve biraz gürültü çıkarır ve Kamber’in uyanmasını sağlar. Ama Kamber bu kıza bir şey söyleme cesaretini kendinde bulamaz. Kız kolundan bileziğini çıkarır ve çeşmenin testilik taşına koyar (böyle testileri kadınlar dalına kolay yüklenebilmesi için özel testi taşları vardı çeşme başlarında) ve gider. Yarım saat sonra gelir ve bileziğini bulup bulmadığını, görüp görmediğini Kamber’den şu şekilde sorar:

Ben testimi doldurdum
Doldu diye kaldırdım
Yıkılası şu pınarda
Ben bileziğimi çaldırdım.

Kamber:

Ben pınara varmadım
Elimi yüzümü yumadım
Gözüm kör olsun Arzu
Ben bileziğini bulmadım.

Ama bileziği aslında almış olan Kamber cesaretlenir kıza bir beyit atar:
Evimizin önü suluk
Su çekerler tuluk tuluk
Bileziğini bulana
Ne var acaba muştuluk.

Arzu da şu cevabı verir hemen:

Evimizin önü suluk
Su çekilsin tuluk tuluk
Bileziğimi sen bulduysan
Arzu kız sana muştuluk.

Kamber de bileziği verir ve Arzu ile tanışırlar. Çeşme başında sohbet ederler.

Her gün o çeşme başında buluşurlarmış. Bu durumu Arzu’nun ninesi olan kadın duyar ve Arzu’yu bu sevdadan vazgeçirmeye çalışır.

Bu arada Kamber’in dayısı da duyar. Bu olayları dayıkızları Kamber’e, Arzu’yu kıskanmalarından dolayı kötülük yapmak isterse de akıllı ve olgun bir insan olan dayı buna müsaade etmez. Kamber’i koyun çobanlığından uzaklaştırır. Ama Kamber’i yanına çağırıp “Kamber oğlum eğer başın sıkışırsa maddi manevi senin her zaman destekçin ve yanında olacağım, sen bana yeğenimin emanetisin” der.

Kamber artık Arzu’nun sevdasından dağlarda, köylerde gezer olur, gözü başka kimseleri görmez.
Bir gün Arzu’nun ninesi kadın bunların sevdasına engel olamayacağını anlayınca Arzu’ya der ki: “Arzu kızım, bugün Kamber’i yemeğe çağır ona bir yemek yedirelim ve sizin işinizi konuşalım.” Aslında fikri Kamber’i zehirlemekmiş… Arzu sevinçle Kamber’e koşar ve der ki: “Kamber ağam, ninem seni bu akşam yemeğe çağırdı, nihayet gönlü seni sevdi. Bizim sevgimize saygı gösterdi.” Eve gelir nine çeşitli yemekler hazırlıyor. Köyde bir tanıdıklarının çırağı olan Arap Arzu’nun evine girer. Arzu bu Arap ile ninenin konuşmalarını duvarın ardından dinler. Arap çok şiddetli bir zehir getirmiştir. Yemeklere bu zehir atılacak ve o gece Kamber zehirlenip öldürülecek. Nine Arap’ı da kandırıyor. “Arzu’yu bu Kamber’den kurtaralım sana veririm” diyormuş. Akşam Kamber sevinçle Arzu’nun evine gelir ve bakar ki yemekler sofraya konmuş, envai çeşit hepsi türüm türüm, birbirinden güzel ama Arzu bir kenarda surat asmış duruyor.

Kamber aşk dili ile Arzu’ya bir beyit atar:

Arzum yasa batmışsın
Kaşını gözünü çatmışsın
Sofraya teklif olmuyor
Sen sofraya yan bakmışsın.

Arzu Kamber’e dönerek:

Arzun yasa dünden battı
Kaşını gözünü çattı
Sofraya yan bakılmaz amma
Domuz ninem Ağu kattı.

Bunları işitince Kamber sofraya tekmeyi vurur, evden çıkar gider ve o yemeği yemez. Yine dağlara çıkıp gidecektir. Arzu ile son bir kez konuşmak isterler ve kapı önünde gizlice buluşurlar. Arzu “Kamber ağam senin Daraz beğleri köyünde dayıların yok mu?” “Var”, “Eee git onları alıp gel, beni onlarla kaçır” der. Kamber bu fikre sıcak bakar ve doğru Daraz beğleri köyündeki dayılarına gider ve yardım ister. Onlar da “hay hay yeğenim gidelim” derler. Birkaç atlı gelirler ama köy uzak olunca 8-10 günde ancak gelirler.

O gece Arzu ile kamberin konuşmalarını duyan cadı kadın köyün mezarlıkları arasına bir ateş yakar, elinde bir yağ tavası orada pişi yapmaya başlar. Ve Kamber dayıları ile yanına gelir sorar “ne oldu nine ne yapıyorsun burada böyle?” Cadı kadın yalandan, numaradan başlar ağlamaya ve derki: “hay Kamberim sen gidince Arzum senin buralardan kaçıp gittiğini düşünerek gara sevdandan yataklara düştü ve öldü, onun pişisini pişiriyorum” der. Kamber buna çok üzülür ve dayılarına der ki “Dayılarım size çok eziyet oldu ama kusura bakmayın, ne yapalım bu bizim kaderimiz, siz gidin artık size ihtiyacım yok, Arzum ölmüş” der.

Dayıları atları ile geriye dönerler giderler. Ertesi gün Kamber köyde üzgün dolanırken bir de bakar ki Arzu karşısına çıkar ve şöyle bir beyit atar:

Evimizin önü badem
Çıkam dallerin ufadem
Seni Daraz beğlerine gitti derler
Hani senin ile gelen Adam.

Sözü Kamber alır:

Evimizin önünde badem
Çıkam dallerin ufadem
Daraz beğlerine gitim amma
Geri döndü gelen Adam.

Başka köye haber salınır. Artık bu kadar uğraşmadan sonra kavuşamayacaklarını akıllarına koyan gençler başka başka bahaneler ararken Arzu’nun ninesi başka bir köye haber salar. Orada nüfuzlu ve zengin bir adamın oğluna arzuyu nişanlamak ister. Kim istemez Arzu kızı; çok güzel dillere destan bir kız ve o köyde habire dünürcüler gelip gitmektedir.

Nihayet iş tamam olur o yabandan gelenlerin oğluna Arzu nişanlanır. Yine Arzu ile Kamber bir buluşmalarında şu kararı alırlar: Kız o köye gelin giderken “ben Kamber’in atından başka ata binmem” diyecek ve Kamber de atını gelinin altına çekecek, giderken yolda bir fırsatını bulup beraber kaçacaklar.

Nihayet gün gelir çatar, Arzu kayınpederi olacak adama der ki “ben Kamber’in atından başka ata binmem, benim gelin atım Kamber’in atı olacak.” Kayınpederi olacak adam da buna rıza gösterir ve nihayet Arzu, Kamber’in eyerlenmiş atına biner. Önde çalgılar çengiler o damadın köyüne doğru gelin alayı yürür. Burada Kamber hüzünlenir ve şu beyti atar:

Altaylar doru taylar
Geçilen coşkun çaylar
Yiğit garip olursa
Nişanlısını el paylar

Kız atın üstünden bu kaçışın bu kalabalıkta zor olacağını tahmin edince şöyle bir beyit de o atar:

Vay mengiler mengiler
Çalmaz olsun çengiler
Sana yaramayan ak topukları
Goy sıksın şu üzengiler.

Ve üzengiye ayağını sıkıştırır (üzengi atın eyerindeki ayak basacak alet) ve artık güveyinin köyüne yaklaşılmıştır, ayrılık yakındır.

Alır Kamber sözü diline:

Arzum gelin atında
Elleri eyer kaşında

Seni eller saracak
Saçlar savrulur başımda

Bu hüzünlü havaya ağlayan Arzu atın üstünden şöyle seslenir:

Eyer kaşına yatayım
Nasıl çalım satayım
Atımı çeken Kamber ağam
Dön de yüzüne bir bakayım.

Kamber döner Arzu’ya bakar ve şöyle der:

Yel eser kum savrulur
Can başıma çevrilir
Eğil de bir yol öpeyim
Şimdi yolumuz ayrılır.

Ve gelin kalabalıkta kimseler görmeden bir öpücük verir Kamber’e.
Ve Kamber o anda kendinden geçer, gözleri yaşarır, içten bir ses ile şöyle der:

Koyun kuzudan olur
Ekmek pazıdan olur
Bunlar Allah’ın emridir
Her şey yazıdan olur.

Kadere rızadan sonra da şu bedduada bulunur Kamber:

Vardığın gün yârin ölsün
Ak topuklar bana kalsın
Kavuşmak mahşere kaldı
İki beden birbirini bulsun.

Böylece atın yularını salıveren Kamber gelin kafilesinden ayrılır ve oracıkta yol kenarında adeta taş gibi donar kalır.
At gelini götürür ve güvey evine indirir. Gece güveyi gerdeğe katılır. Ve geleneklere uygun olarak hemen iki rekât namaz kılmak için zifaf odasında hazır olan seccadeye namaza durur. Bir müddet durduktan sonra odanın bir kenarında oturmakta olan Arzu güveyiye namazın bitmedi mi elin oğlu der ve hafifçe dokunur. Damat olduğu yere yığılıp kalır, adam ölmüştür. Arzu hemen evden dışarı seslenir, “gelin ağalar oğlunuz öldü” der onlar da acılarından Arzu geline filan bakmazlar. Arzu evden çıkar, dağlara doğru koşmaya başlar. O güveyinin öldüğü anda Kamber de o atı bırakıp kaldığı yerde o da ölmüştür.

Arzu dağa gider at ise Kamber ağasının başına gider, orada acı acı kişnemeye başlar. Bu atın sesini duyan Arzu gelin bakar ki at kişneyip durur. “Bu… Kamber’in atının sesi” diye ses gelen yana varır, bakar. Kamber yerde yatıyor. Arzu da dua eder “Allah’ım benim canımı da şuracıkta al, beni Kamberimden ayırma” der. Allah duasını kabul eder ve o da Kamber’e sarılı vaziyette ölür. Arzu’dan hiç haber alamayan cadı kadın Arzu’yu verdiği köye gider. Ve acı durumu öğrenir. Kamber’in kayıp olduğu yere koşarak gelir bakar ki Arzu ile Kamber orada, kucaklaşmış ölü vaziyette yatıyorlar. Onların bu sevda durumunu hiç kendi içine sindiremeyen cadı kadın da Allah’tan o anda ölüm ister ve Arzu ile Kamber’in aralarına yatar. Onunda isteği Allah tarafından kabul edilir, o da oracıkta ölür. “Arzu ile Kamber iki gül ağacı olurlar tam büyüyüp birbirlerine kavuşacakları zaman aradan cadı kadının cesedi diken olarak çıkar, onları asla kavuşturmazmış” derlerdi eski atalarımız.

Kaynak: www.atauniv.com

 İşte konu hakkında köylülerimizin söyledikleri:

HALİL ERAT: (50)“Hala Gaziantep’te oturuyorum. Ben bu konuyu ne zaman duyduğumu tam olarak hatırlamıyorum ama çok küçük yaşlarda duymuştum. Köyün güneyinde, höyüğün doğusunda, yamacın alt tarafında sahipsiz bir mezar var. Hala duruyor. Köyün mezarlığı yeni yerine taşındığında, ortalıkta kalan bu mezarın kime ait olduğunu soruyorlar, bilen büyüklerimiz de Arzu ile Kamber’in mezarı olduğunu söylüyorlar.”

ETHEM TURAN: (52) Hala Gaziantep’te oturuyorum. Bizim köydeki evimiz bahsedilen yere yakındı. Bizim evin doğusuna, höyüğün hemen yamacına düşen bir mezar vardı. Bu mezar hakkında edindiğim bilgileri köylülerimizden değil, köyümüze atanan öğretmen ve cami hocalarından almıştım. Ben köyde olduğum sürece en az 4-5 öğretmen ve 2-3 cami hocası bu konuyu dile getirdi. Hatta bir cami hocası bana: “sizin köyünüzün adı Maasere, değil mi?” dedi. Ben de; “evet” dedim. O da bana; “o zaman sizin köyde Arzu ile Kamber’in mezarı olması lazım. Çünkü kaynaklar öyle diyor. Ben okumuştum” dedi. Ben de kendisine konu hakkında bilgimin olmadığını söyledim. Ama köyümüzde öyle bir mezarının olduğunu söylediğimde nerede olduğunu sormuştu, ben de ona göstermiştim.

BAKİ ASLAN: (70) Hala köyde oturuyorum. Ben hala köyde yaşamaktayım. Bahsedilen mezarın bulunduğu yere çok yakın oturmaktayım. Biz kendimizi bildik bileli o mezar hakkında birçok şey konuşuldu. Hatta oranın bir ziyaret olduğu da söylenmiştir. Cuma geceleri mezarın üstünde ateş yandığını gördüklerini söyleyen köylülerimiz bile var.

ALİ ASLAN: (64) Hala Ceylanpınar’da oturuyorum. Evet, bahsettiğiniz olay doğrudur. Ben de duydum. Hatta yerini size gösterebilirim. Çünkü biz köydeyken taşınan mezarlığın gerisinde kalan bu mezarlığın Arzu ile Kamber’e ait olduğunu söyleyenlerden bizzat duydum. Hemen gidelim size mezarı göstereyim.

AHMET YAĞMUR: (58) Hala köyde oturuyorum. O mezarı her köylü gibi ben de biliyorum. Mezar hakkında çeşitli söylentiler var tabii. Mesela Cuma geceleri o mezarın üzerinde bir ateş, bir ışık gördüğünü söyleyen köylüler var. Ama ben böyle bir şeye rastlamadım.

AYDIN YAVUZ: Hala Bodrum’da çalışmaktayım. Bundan yaklaşık 8 ay kadar önceydi. Tarlamızın içinde ve sınır kısmında bulunan irice taşları temizlemek ve oradan kaldırmak için kepçe getirttim. Gelen kepçeyle taşları temizlerken ortalık yerde fuzuli yer işgal eden sahipsiz bir mezar vardı. O mezarı da kepçeyle kaldırmak istediğimde babamla bu konuda tartıştık. Babam Mehmet Yavuz, mezarın ziyaret yani yatır olduğunu ve kaldırmamamı söyledi. Ben babama rağmen mezarı kaldırdığımda içinde insan kemikleri çıktı. Ama enteresan bir şeydi. Mesela normal bir insanda iki ayakta iki uyluk kemiği var ama mezardan dört uyluk kemiği çıktı. Aynı şekilde dört adet kaval kemiği çıktı. İki alt çene kemiği çıktı. Ben mezarın ne olduğunu, kime ait olduğunu bilmiyordum. Ancak sizin söylediğinizden anlıyorum ki o mezar Arzu ile Kamber’in mezarıymış. Çıkan kemiklerini yığdığımız taşların içinde en büyüğünün altına koymak suretiyle gömdüm. Size gösterebilirim. H. HALİT YAVUZ: (77) Ben hala köyde oturmaktayım. Arzu ile Kamber’in mezarının köyümüzde olduğu doğrudur. Köyümüzün güney tarafında, höyüğün doğu yamacının hemen altındadır. Büyüklerimiz de bahsedilen mezarın Arzu ile Kamber’e ait olduğunu söylerlerdi. Kızın asıl ismi Aruz’dur ama bizde Arzu olarak anılır. Aruz, yani Arzu aslen şu anda Suriye’de bulunan Helinç beldesindendir. Kamber ise bizim köylüdür. Yani köyümüzün eski adıyla Maasere’lidir. Uzun bir ayrılıktan sonra Kamber’i görmek için Maasere’ye doğru gelen Arzu, Kamberle karşılaşıp birbirlerine sarıldıklarında annesini görmeleri üzerine büyük bir korkuya kapılırlar ve Allah’a annesinin eline düşmektense canlarını almasını dileyerek düşer bayılırlar. Sonra da göğüslerinden iki güvercin havalanır ve anlaşılır ki Arzu ile Kamber ölmüştür. Anne ise su engelinden dolayı cenazelere ulaşamaz ve o da orada düşer ölür. Annenin cenazesi oradan alınırken, Arzu ile Kamber can verdikleri yerde toprağa verilirler. İşte o yer bizim köyümüzün güneyinde bulunan höyüğün doğusundaki yerdir.

YAHYA DURSUN: (75) Köyümüzün güneyine, höyüğün ise kuzey batısına düşen mezarın Arzu ile Kamber’e ait olduğunu sonraları duydum. Çünkü bize o mezarda yatanların bacı-kardeş olduklarını söylemişlerdi. Meğerse esasta kardeş değillermiş. Birbirlerini seven iki aşık olduklarını, yani Arzu ile Kamber olduklarını sonraları öğrendim. Evet köyümüzde bulunan bu mezar birbirini seven iki sevgiliye aittir.

HACI CASIM YAVUZ: (105)Arzu ile Kamber… Birbirlerini seven gençler. Kamberin ailesi muhacirdi. (Bundan sonra duygulanıp ağlıyor.)

EMİNE TURAN: (52) Babam merhum Ahmet Turan yerel ve genel tarih bilgi birikimine sahipti. Köyün eski mezarlığını su bastığında mezarlar şimdiki yere taşınırken, bir mezar geride kalmıştı. Daha sonra yine su basınca babam; ‘keşke Arzu ile Kamber’in mezarını da oradan taşısaydık. Yazık, yine sular altında kaldı.’ diyerek üzüntüsünü ifade etmişti.

H. MEHMET YAVUZ: (90) Arzu ile Kamberin mezarı bizim köyün güneyinde ve üzerinde askeri kulübesi bulunan tepenin doğusundadır. Arzu ile Kamber birbirlerini önce kardeş sanıp sonra olmadıklarını anlayan ve birbirlerini seven iki gençmiş. Bu aşka karşı gelen Arzu’nun annesi bunları bir arada görünce üzerlerine gider. Onlar da korkudan Allah’a yakarıp canlarını almasını isterler. Düşüp bayıldıkları yerde ölürler. Bahsedilen yerdeki mezar Arzu ile Kamber’e aittir. Emine Turan:

Köylümüz olup halen Adana’da oturmakta olan Ahmet Turan’ın çocuklarından Emine Turan ile Arzu ile Kamber’i konuştuk. Kendisiyle yapmış olduğumuz görüşmede; “Babam Ahmet Turan tarih konularında köyde adeta bir başvuru merciiydi. Gerek genel gerekse yöre tarihi hakkında geniş bir bilgiye sahipti. Ben çocuk yaşımda olduğum bir zamanda köyümüzün eski mezarlığını su bastığında herkes mezarını yeni mezarlığa taşıyordu. Bu taşıma konusu bittiğinde babam Ahmet Turan; ‘Arzu ile Kamber’e yazık oldu. Sular altında kaldılar. Keşke onları da oradan alsaydık’ diye üzüntüsünü belirtmişti. Ben Arzu ile Kamber’in kim olduğunu sorduğumda, “birbirlerini seven iki genç olduğunu ve kızın annesinin vermemesi sonucu muratlarına ermeden ölen iki aşığın mezarıdır bu mezar” demişti. Babam iki yıl oldu öleli ama ben ve bütün aile efradı bu konuyu babamızdan dinlemiştik.” dedi.

 

Bunları Da İnceleyebilirsiniz

2025 kadirturan.org